ET yapması için büyüme hormonu ve genetiği değiştirilmiş yemle beslenen büyükbaş hayvanlar, zamanla sağlığımızı vuruyor. GDO'lu yemler ve hormonlar, hayvanların etine, sütüne işliyor. Bütün yiyeceklere dolaylı olarak GDO giriyor.
GDO tüketimine bağlı kanserleşme oranı da hızla artıyor. Hazır yemlerde bulunan dioksin ise yüzde 100 kanserojen içeriyor. Bu madde sucuk, sosis ve salamda bulunuyor. Ayrıca mısır şurubu da kanser hücrelerini besliyor. Dr. Yavuz Dizdar da, kırmızı et konusundaki sorularımızı şöyle yanıtlıyor: * Kırmızı ette hile yapılıyor mu? Piliç etindeki yanlış, büyükbaş hayvanlarda da yapılıyor. Soya dışında büyüme hormonu da verilen hayvanlar 1 ton ağırlığa ulaşıyor. Ülkemizde daha çok genetiği değiştirilmiş yem veriliyor büyükbaş hayvanlara. Bunlar kesinlikle hayvana etkisi, biz yediğimizde etkisi nasıl olur diye araştırılmadan yapılıyor. Tabii bu ilaçlar sağlığımızı vuruyor. Ancak aynı şeyleri küçükbaş hayvanlarda yapamıyorlar. Çünkü küçükbaşlar dışarıda beslenmek zorunda. Bu yüzden koyun, kuzu ve keçi yiyip onların sakatatlarını tüketeceğiz.
Sağlığa etkileri ne kadar sürede ortaya çıkıyor? Buna kesin olarak yanıt vermek zor. Net olarak bilinemez. Ne zamanki hayatınızda olan herhangi bir değişiklik, aldığınız ikinci bir şey hastalığı tetikler... Çünkü hiçbir şey tek başına etki etmez. * Etimizi nereden almalıyız? Kesinlikle kasaptan alın. Markette satılan etlerden uzak durmaya bakın. Mümkün olduğu kadar küçükbaş hayvanları tercih edin. Kasaptan kemikli et alın. Etleri tencere yemeği olarak pişirin. Ayrıca, alınan et, içindeki kanserle mücadele eden kolajenlerin çıkarılması için uzun süre kaynatılmalı. Kemiği etten ayırmak kolay bir işlem değildir. 5-6 saat kaynatılan et kemikten ayrılır. Bu etin suyu da(jöle kıvamında) dolayısıyla çok kıymetlidir. Bu suyun gerektiği kadarını yemeklerinizde kullanıp geri kalanını buzluğa atıp daha sonra tekrar kullanabilirsiniz. Etin hangi kısmı daha sağlıklıdır? İlla ki dana eti alacaksanız, dananın kuyruğunda gerdana benzer çok kıymetli besin değeri yüksek bir kısım vardır. Burası hem çok ekonomik hem de çok lezzetlidir (kuyruk yağı değil).
Yurt dışında bu durum nasıl? Hastalık yani kanser 15 senedir var. Yeni ortaya çıkmış bir hastalıktır. Bu da yalnızcı gıdayla açıklanabilir bir durumdur. Sütü homojenize etmiş, işlemden geçirmiş, tavuğu pilice çevirmişsiniz. İngiltere bu duruma uyanmış, küçükbaş hayvan yiyor. Deli dana hastalığından sonra hayvancılık işini sıkı tutuyor. Ülkede tek bir tavuk firması var ve ürünlerinin üzerinde 1.5 saatlik pişme süresi etiketi yer alıyor. Ancak bunlar Türkiye için geçerli değil. Paça çorbasından vazgeçmeyin Sakatat yemek ne kadar sağlıklı? Kanserle bir ilgisi olabilir mi? Sakatat geleneksel beslenmemizin bir parçasıdır. Hayvanın paça dediğimiz kısmının katma değeri çok yüksek. Akıl tutulması içine girmiş bilim camiası "kolesterol" diye tutturdu. Oysa kolajen çok önemlidir, kanser hücresinin gelişmesini önler. Nitekim kanser tedavisinde kullanılan ilaçları bu dokunun yapımını bozarak etki gösterir. O halde kolajen, yani paça yenmesi zorunludur, özellikle kanser hastaları kemoterapinin zararlı etkilerini başka türlü telafi edemezler.
İnekler süt vermiyor Eskiden 8 litre süt veren hayvan bu yemlerle 40 litre süt veriyor. İyi de bu nasıl oluyor, alınana hala süt denebilir mi? Benzer üretim değişikliği meyveler için de söz konusu. Gıdadaki bu ciddi değişiklik elbette hastalıkların kapısını açar, çünkü "ne yersek oyuz" Hayvanlar bile yemiyor Neyin yenilebilir olduğu konusunda hayvanlara bakın. Mesela işlemden geçmiş süt, salam ve sosisi kediler yemez. Evde hazırladığınız bir kek yere döküldüğünde karıncalar yer. Ama endüstriyel kek yere döküldüğünde karıncalar dönüp bakmıyor bile.