Üniversiteyi yeni kazanmıştım. Babamın pek durumu yoktu, ben de biraz para biriktirmek için yazın Bodrum’a gittim. Bir arkadaşım bir mekanda çalışıyordu, ben de orada işe başladım. Onu ilk kez orada gördüm. Sahneye çıkıyordu, daha yeni yeni tanınıyordu ama.
Sabah oldu, sahnesi bitti, yanımıza geldi; Ben utana sıkıla “abi iş var” dedim. “Ya gel sen, sonra yaparız beraber” dedi. Oturdum “kimsin bakalım sen, adın ne?” dedi. “Yusuf” dedim. “Ekmek kuyunun dibindedir Yusuf” dedi. Gülümsedim. “Okuyorum abi, para lazım” dedim. “Aferin” dedi. İyi geceler bile demeden gitti. Sonra hemen hiç selam bile vermeden 2 ay geçti. Ben babamı kaybettim abi orada çalışırken. Memlekete gittim. Mersin’e. Baktım kalabalıkta biri var, siyah deri mont, gözlüklü. Yaklaştı yanıma, “olur Yusuf olur… Hayat bu, kuyudan çıkmaya gayret et sen hep” dedi.Gitti… Kardeşime bir zarf bırakmış, içinde biraz para ve bir mektup var, bir de banka cüzdanı… “Bütün eğitim masrafların bana ait, kimseye söz etmek yok.” Etmedim abi, kimseye birşey demedim… O günden sonra abim, babam, herşeyim oldu o benim… Evlendim, oğlum var bir tane, adı Barış. Yusuf Sami Atılgan