Bir Annenin sessiz çığlıkları Ben sana kıyamadım, sen bana nasıl kıydın? Sen küçük bir çocuktun daha. Hiç bir yere bırakmazdım ben seni, öyle savunmasız, öyle masumdun ki, kimselere güvenip bir yere yollamazdım, kimselere emanet edemezdim. Yanımdan, gözümün önünden hiç ayırmazdım.
Yaramaz bir çocuktun sen. Yerinde duramayan serseri bir mayın gibiydin. Kaç kez ısırdım dudaklarımı sana bağırmamak için, kaç kez sıktım dişlerimi sana vurmayayım diye. Ama hiç vurmadım sana, hiç kırmadım kalbini. Komşulardan biri sana “çok yaramaz” dedi diye aylarca onun yüzüne bakmamıştım. Kimse laf söylemesin, incitmesin isterdim. Tahammül edemezdim sana dikilen sert bir bakışa bile. ilkokula gittiğin o yıllar. Kışın kuzine sobayı yakardım. Sen gelmeden yemeği hazır eder, sobanın üzerine koyardım. Sen seviyorsun diye sobanın fırınında bir kaç tane küçük patatesi pişirirdim muhakkak. Okuldan gelir gelmez sobanın yanına koşardın. İlk işin tencereye bakmak olurdu. Genelde sevdiğin yemekleri yapardım. Ellerin üşümüş diye avuçlarımın içine ellerini alır ısıtırdım, öperdim öperdim
Şimdi beni nasıl olupta tanımadığın insanlara teslim ettiğini düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kendim istemiştim evet, bazen naz yapma kabilinden ” Yaşlanınca huzur evine gönderin beni, kimseye yük olmak istemem” derdim. Ama içten içe hiç konduramazdım bu durumu, ne kendime, ne sana. “Bırakmaz beni bir yere” derdim. Tıpkı küçükken benim seni bırakmadığım gibi, beni hiç bırakmazsın sanırdım. Sık sık uğrarım demiştin. Tam 8 ay olmuş uğramayalı. İşlerin yoğun, zamanın yok herhalde. Torunlarım da sormuyorlar demek ki. Yaşlansam da geleceğe dair umutlar besliyordum buraya gelmeden evvel. Evladımı büyüttüm nasıl olsa, artık yorgunluklar biter, ben rahat otururum torunlarımı severim, sen sorarsın “anne ilacını getireyim mi, bir şeye ihtiyacın var mı?” diye. arkama yastık koyarsın, kesemediğim tırnaklarımı sen kesersin sanıyordum. Şimdi çoğu kez tırnaklarımı keserken canımı yaktıklarını, kanattıklarını bilmezsin tabi.
Geçen gün bana “bunak kadın” dedi bakıcının biri. Daha ne laflar söylüyorlar da dilim varmıyor söylemeye. Kırar mıyım, incitir miyim diye kim düşünüyor ki? Sığıntı gibiyim buralarda, sanki bedavaya bakıyorlar, sanki hayrına çalışıyorlar da devletten maaş almıyorlar. Ben anneler gününü hiç beklemiyorum biliyor musun? Anne olmak acı verir mi insana? Evet, bana acı veriyor yavrum. Artık kendimi bir anne gibi hissedemediğim için belki de. Bazen düşünmeden edemiyorum “ben nerede hata yaptım” diye. Unutmayın ne ekerseniz onu biçersiniz. Bu bir devran herkese sıra gelecek, yaşattığınızı yaşayacaksınız. Lütfen cennetin anahtarı anne- babalarınızı huzur evlerine bırakmayın, onlar isteseler de, ısrar etseler de, bunu kalpten istemediklerini anlayın.